Örgütlenen, dayanışan, mücadele eden öğretmen
Örgütlenen, dayanışan, mücadele eden öğretmen
Küreselleşme, bilgi toplumu, sınırların ortadan kalktığı gibi büyülü kavramlarla anlatılan bir yaşamda, yurttaş müşteriye, her şey metaya, herkes tüketiciye, gün tüketiyorum öyleyse varıma dönüştürülürken insanlığın değerleri yerle bir ediliyor.
İdeolojiler çöktü, ulus devletler bitti diyen düzen, ideolojisini egemen kılarken ulusların yerini şirketler alıyor.
Silahlı çatışmalar, yoksulluk, çeteleşme insanı kimliksizleştirilirken iletişimin olağanüstü gelişmesiyle, tüketim ve sömürü sistemi yerleştiriliyor.
Bu egemenlik dünyanın her yanında olduğu gibi ülkemizde de ırkçı, dinci, mezhepçi, tarikatçı bağnazlıkları besliyor, toplumu kargaşalara itiyor.
EĞİTİMDE YAŞANAN
Eğitimin tepeden tırnağa dincileştirilmesi, bilimden uzaklaştırılması, özgür düşünen, sorgulayan, geleceğinden sorumluluk duyan kuşakların yetiştirilmesini engelliyor.
Öğretim birliği, eğitimde fırsat eşitliği, öğretmen yetiştiren kurumlar, mesleki ve teknik eğitim yok ediliyor, gecekondu üniversitelerle diplomalı bilgisizlik alıp başını gidiyor.
Irkçı ve dinci bağnazlıklarla dolu eğitim programlarıyla donatılan bu politikanın tarikatlar eliyle eğitimimizi kuşatması, geleceğimizin karartılması demektir.
Eğitim politikalarının düzene uygun insanların nasıl yetiştirileceğini belirleyen politikalar olduğu bir gerçekliktir.
“Maarif modeli”yle doruğa ulaşan çağdaşlığı, laikliği yok eden ulus bilincine saldırı sürüyor.
Yapılması gereken, yeniden kurtuluş için Atatürk’ün politikalarına dönmektir:
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, en önce ve her şeyden önce, Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.”
ÖRGÜTLENME, DAYANIŞMA, MÜCADELE
Öğretmenlerimizin örgütlenme ve mücadele tarihinde Encümen-i Muallimin var.
“Öğretmenlerin toplumsal konumlarını yükseltmek, bu amacına bilimsel araçlarla ulaşmak”, öğretmenlik mesleğini korumak amacıyla 1921’de kurulan, Kurtuluş Savaşı’nı destekleyerek “Türkiye devrimi, öğretmenlerin mesleki örgütlenme ve dayanışmalarıyla kazanılacaktır, ileri!...” diyen, Mustafa Kemal’in, 25 Ağustos 1924’te yöneticilerine “...bütün yurtta örgütlenmesini... ve her köyde bir üyesi bulunmasını derin bir ilgi ile bekleyeceğim... Yeni kuşağı, Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz” dediği Türkiye Muallime ve Muallimler Cemiyeti var.
1946’dan sonra Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu var.
Onun mirasını devralarak 1965’te kurulan 15 Şubat 1969 Ankara Büyük Eğitim Yürüyüşü’nü, 15- 18 Aralık 1969 Büyük Öğretmen Boykotu’nu (tarihimizin ilk genel grevi) gerçekleştiren TÖS var.
12 Mart 1971’den sonra TÖS’ün mirasını devralarak TÖB-DER’i yaratan geleneği var.
Bu geleneği besleyen Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip, Nafi Atuf Kansu, Hasan-Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç gibi eğitim öncüleri var, Köy Enstitüleri var.
Fakir Baykurt, Ali Bozkurt, Cemil Çakır, Gültekin Gazioğlu gibi binlerce eğitim örgütçüsünün unutulmaz mücadelesi var.
Onlarca kitapta okuyabileceğimiz bu örgütlenme ve mücadeleyi her boyutuyla Niyazi Altunya’nın kitaplarından öğrenebiliriz.
***
12 Eylül 1980 sonrasında EĞİTDER’le başlayıp günümüzde birçok sendikayla var olan örgütlenme, bu görkemli geleneği bağrında toplayamadığı için, öğretmenler toplumsal yaşamda gücü oranında etkili değil.
Bu koşullarda umut yeşerten dayanışmayı hayata geçirerek işyerlerinde, alanlarda birleşmeyi başaran eğitim sendikalarımızın 10 Mayıs 2021 eylemini ve bugünkü Büyük Eğitim Mitingi’ni selamlıyorum.
Öner Yağcı
Cumhuriyet.com.tr
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.